Yaşam
NEDENİ “HASTALIK HASTALIĞI” OLABİLİR!

- Share
- Tweet /home/anthaber/public_html/wp-content/plugins/mvp-social-buttons/mvp-social-buttons.php on line 68
https://anthaber.com/wp-content/uploads/2024/10/1728885946_FEYZA_A__A_____ELEB__-1-1000x600.jpg&description=NEDENİ “HASTALIK HASTALIĞI” OLABİLİR!', 'pinterestShare', 'width=750,height=350'); return false;" title="Pin This Post">
Vücudunuzda oluşan hafif bir ağrıda bile ciddi bir hastalığa yakalandığınız kaygısına kapılıyor musunuz? Tüm dikkatinizi sürekli bedeninize yöneltiyor, sık sık ellerinizle nabzınızı veya kalp atışlarınızı kontrol ediyor musunuz? Doktorlar yaşadığınız sorunun basit bir hastalıktan veya anksiyeteden kaynaklandığını belirtmelerine rağmen ikna olmuyor, tanıda yanlışlık olabileceği şüphesiyle sık sık doktor ve hastane değiştiriyor musunuz? Kendinizi sürekli internette hastalık belirtilerini araştırırken buluyor musunuz? Hastalık bulaşacağı endişesiyle sosyal hayattan uzaklaştınız mı? Bu sorunlar size tanıdık geliyorsa, dikkat! Sebebi, Covid-19 ve maymun çiçeği virüsü (MPOX) gibi salgınlar nedeniyle görülme sıklığı son yıllarda giderek artış gösteren hipokondriyasiz, halk arasındaki adıyla “hastalık hastalığı” olabilir!
Hipokondriyazis, kişinin ciddi bir hastalığa sahip olduğuna dair aşırı ve gerçek dışı endişe yaşadığı bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanıyor. Genellikle genç yetişkinlik dönemi olan 20-30’lu yaşlarda başlayan hipokondriyazis ülkemizde her 100 kişiden 5’ini etkileyen bir hastalık. Acıbadem International Hastanesi Uzm. Klinik Psikolog Feyza Ağaç Çelebi, hipokondriyazis hastalığında kişilerin en hafif bedensel belirtileri bile önemli bir hastalığın işareti olarak algıladıklarına dikkat çekerek, “Hastalar ciddi bir sağlık problemleri olduğunu veya olabileceğini düşünerek yoğun bir korku ve kaygı yaşıyorlar. Bu kaygı hastaların sürekli doktor ziyaretlerine ve gereksiz tıbbi testler yaptırmalarına yol açabiliyor. Kaygının en yaygın ifade edilme şekli ise sürekli olarak tekrar eden ve ikna olunamayan sağlık şikayetleri oluyor. Hastalar ‘Kesin doktorların bile bulamadıkları ve adını koyamadıkları ciddi bir rahatsızlığım var’ diye düşünüyorlar. Bazı hastalarda ise tam aksine doktor muayenesinden kaçınma sorunları yaşanabiliyor” diyor. Uzm. Klinik Psikolog Feyza Ağaç Çelebi, kişinin iş, sosyal ve aile yaşantısında önemli sorunlara neden olabilen hipokondriyazis hastalığının aslında psikoterapi ve ihtiyaç halinde ilaçlar ile tedavi edilebildiğini vurguluyor.
Nefes alamıyorum, acaba kalp krizi mi geçiriyorum?
Kişinin geçmişinde, kendisinde veya yakın çevresinde ciddi bir hastalık öyküsünün bulunması, hipokondriyazis hastalığında en yaygın görülen nedeni oluşturuyor. Ayrıca ciddi semptomlu hastalıklar geçiren hastalara bakım vermek durumunda kalınması, hastalığın psikolojik veya fiziksel olarak bilinen zor taraflarına tanıklık edilmesi de hipokondriyazis oluşumunda önemli bir etken. Bunların yanı sıra bazı insanlar genetik olarak bedensel duyumlara karşı daha hassas olabiliyor. Tüm bu etkenler nedeniyle hastalar “Nefes alamıyorum acaba kalp krizi mi geçiriyorum?” “Başım ağrıyor, beynimde tümör mü var?” veya “Midem ağrıyor, kesin mide kanseri oldum” kaygılarıyla sık sık doktorlara başvuruyorlar.
İnternette sık sık hastalık belirtileri araştırıyorsanız, dikkat!
Uzm. Klinik Psikolog Feyza Ağaç Çelebi, aşağıda yer alan belirtilerde mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğine dikkat çekiyor:
- Vücuttaki olağan belirtileri (baş ağrısı, midede yanma vs) ciddi bir hastalık olarak yorumlamak. Örneğin, stresten kaynaklanan ve kısa sürede geçebilecek olan baş ağrısının beyin tümörü, felç veya kanser gibi ciddi hastalıkların sinyali olduğunu düşünerek kendine teşhis koymak.
- Tekrarlayan şekilde tıbbi muayenelere ve testlere başvurmak, ancak sonuçlardan tatmin olmamak.
- İnternette sık sık hastalık belirtilerini araştırmak.
- Doktorların verdikleri “sağlıklı” raporlarına rağmen hâlâ hasta olduğuna inanmak. Ayrıca doktorların tanısında yanlışlık olabileceği şüphesiyle ikna olamamak ve sürekli doktor ile hastane değiştirmek.
- Hastalık korkusuyla sosyal hayattan uzaklaşmak.
Tedavide psikoterapi çok önemli!
Hipokondriyazis hastalığında, psikoterapi ve ihtiyaç halinde ilaç tedavisinden oldukça başarılı sonuçlar alınıyor. Uzm. Klinik Psikolog Feyza Ağaç Çelebi, psikoterapinin bu hastalıkta en yaygın başvurulan yöntem olduğunu belirterek, “Bilişsel Davranışçı Terapisi, hipokondriyazis tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu yöntemde kişinin olumsuz düşüncelerini ve hastalıklarla ilgili yanlış inançlarını değiştirmesi hedefleniyor. Vücut duyumlarını yanlış yorumlama eğilimini fark etmeye ve bu düşüncelere karşı sağlıklı bir yaklaşım geliştirmeye fayda sağlıyor. Ayrıca EMDR Terapisi (Göz Hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tekniği) ve farkındalık (mindfulness) ile gevşeme teknikleri de anksiyete yönetiminde yine etkili olan yöntemleri oluşturuyor. Hipokondriyazis tedavisinden bu yöntemlerle kurtulmak mümkün olabiliyor” diyor.
Hastalık kaygısıyla baş etmenin 5 etkili yolu!
Uzm. Klinik Psikolog Feyza Ağaç Çelebi, hipokondriyazis ile baş etmenin 5 etkili yolunu şöyle özetliyor:
- Duygularınızı normalize etmeniz önemli. Bazen vücudumuzda ağrı ve sızlama gibi sorunlar gelişebiliyor. Ancak sorunlar mutlaka ciddi rahatsızlıklardan kaynaklanmıyor. Dolayısıyla bunu kendinize hatırlatmanız ve normalize etmeniz gerekiyor. Nefes egzersizleri, dikkati odaklama ve bedensel farkındalık pratikleri, kaygınızı yatıştırmada yardımcı olabiliyor.
- Sadece internetten bulduğunuz bilgilerle kendinize teşhis koymaya çalışmayın. Mesela, hemen hemen her rahatsızlıkta genel bir kaygı gelişebiliyor. Ancak bu kaygılarımızın olması bizim bir psikotik rahatsızlığa (şizofreni, kişilik bozukluğu vs.) sahip olduğumuz anlamına gelmiyor. Dolayısıyla en sağlıklısı bir hekim muayenesinden geçmektir.
- Kişisel günlük tutarak kaygılarınızın ne zaman tetiklendiğini ve hangi düşüncelerin tekrarlandığını fark edebilirsiniz.
- Mindfulness tekniklerinden faydalanabilirsiniz. Bu yöntem, odak noktanızı değiştirebilmenizi ve anda kalabilmenizi sağlayabiliyor. Kendinizi çok kaygılı hissettiğinizde; göz, burun, kulak, dil ve deriden oluşan 5 duyu organınıza odaklanın. Dokunma, duyma, koku ile tat alma ve görme duyularınızı harekete geçirin. Mesela sahil kenarında yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir yemeği yemek, doğanın kokusuna eşlik edebileceğiniz yerlere gitmek, evcil hayvan sahiplenmek, sevdiklerinize sarılmak, sosyalleşmek gibi.
- Tüm bunlara rağmen hastalık kaygısıyla başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız, güvenilir bir uzmanla (psikolog, psikoterapist, psikiyatrist) düzenli aralıklarla görüşerek kaygılarınızı yönetmeniz, tekrarlayıcı sağlık kontrollerine başvurma isteğinizi azaltabiliyor.
Ekonomi
Gastronomi Festivali önemli, yöresel yemeklerin sunulduğu yöresel ürünlerle yemeklerin yapıldığı restaurantları açmak, teşvik etmek çok daha önemli !

Erkin ÖZGÜNSÜR- Antalya, Büyükşehir Belediyesi tarafından 4 ncü kez düzenlenen FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali’ne ev sahipliği yaptı. Gastronomi festivalinde Türk ve yabancı ünlü şefler tarafından Antalya’nın ürünlerinden yiyecekler hazırlandı, Antalya’nın marka işletmelerinin katıldığı söyleşi ve konferanslar ile Akdeniz Mutfağı tanıtıldı.
Kent turizmi ama bana göre bununla bağlantılı kent ticari yaşamı için oldukça önemli bu festivalin mimarı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, festivalin düzenleniş amacını “Antalya’mızı ziyaret eden misafirlerimize deniz, kum, güneşin yanı sıra piyazımız, serpme böreğimiz, kabak tatlımız gibi birçok yöresel ürünümüz de hafızasında yer bıraksın istiyoruz. Nasıl ki Roma için sadece tarihi eserleri değil, pizzası, dondurması, tatlısı mutlaka denenmeli deniliyorsa, Antalya’mıza gelen ziyaretçinin de zengin mutfağımızdan, tropikal ürünlerimizden, 19 coğrafi işaretli ürünümüzden muhakkak bir kısmını tatsın, bilsin istiyoruz. Antalya’nın saklı kalmış lezzetlerini, yerel ürünlerini otel, restoran gibi işletmelerimizin menülerinde yer vermeli, yerel ürün zenginliğimizin tanıtımına her platformda ağırlık vermeliyiz” diye özetlerken, Başkan Böcek’in bu düşüncelerini desteliyorum bundan sonraki hedefin yöresel yemeklerin sunulduğu, yöresel ürünlerle yemeklerin yapıldığı restaurantları açmak, teşvik etmek olması gerektiğini de ekliyorum.
ANTALYA İÇ TURİZM AÇISINDAN
BİR BEYPAZARI OLAMADI !
Gastronomi turizmini Antalya’da beş yıldızlı oteller ve tatil köyleri ile hayata geçirmemiz zor.
Ülkesinde aldığı işsizlik maaşı ile beş yıldızlı otellerde ya da tatil köylerinde uzunca bir süre bir eli yağda, bir eli balda Türkiye’nin en zenginleri gibi yaşayan yabancı misafirlerimiz, para harcamamak için kaldıkları tesisten dışarıya adımlarını atmazken, bu kişilere şu anda olmayan ya da bir elin parmakları kadar olan yöresel yemeklerin sunulduğu, yöresel ürünlerle yemeklerin yapıldığı restauranlara getirmek mümkün mü ?
Bugün ayakta kalma mücadelesi veren ‘pansiyonlar’ın sayısı ne yazık ki ciddi sayıda azaldı. Bunun bir sonucu olarak ta Antalya’da iç turizm yeterince gelişemedi.
Başka bir ifade ile Antalya iç turizm açısından bir Beypazarı olamadı.
Beypazarına gidenler bilirler. Restaurantların ya ca cafe veya hediyelik eşya satan işyerlerinin üstü pansiyon olarak hizmet verir.
Siz o restaurantlarda Beypazarı’na özgü yiyecekleri, çarşısında Beypazarı ürünlerinden yapılmış içecekleri, tarlasında yetişmiş fasulye ve birçok yiyeceği bulablirsiniz.
Sözün özü, Antalya’da gastronomi turizminin gelişmesinin yolu, iç turizmden geçmektedir.

BÜYÜKŞEHİRİN ELMALI’YA YÖRESEL
YEMEKLERİN SUNULACAĞI RESTAURANT
YAPACAĞINI DUYUNCA HEYECANLANDIK
İlçe belediyesinin adeta kaderine terk ettiği, kapıları-pencereleri kırılmış, alkoliklerin mekanı haline gelmiş, dükkanların içlerinin yosun kaplandığı eski hal binası, Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in talimatıyla el emeği ürünleri satış dükkanları, sanat atölyeleri, yöresel ürün dükkanları ve kurs merkezlerinin içinde olacağı Kadın Üretim Merkezi olarak projelendirildi ve kısa süre içinde de çalışmalar tamamlandı.
Sözkonu projede birde Antalya’nın yöresel yemeklerinin yer alacağı restaurant bulunuyordu.
Elmalı için önemli, Antalya’nın 19 ilçesi için örnek olabilecek bu projede el emeği ürünleri satış dükkanları, sanat atölyeleri, yöresel ürün dükkanları ve kurs merkezleri gibi restaurantta devreye alınmadı, hizmete açılamadı.
Sonuç olarak; FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali çok çok önemli ama yerli ya da yabancı misafirlerimiz Antalya’ya özgü yiyeceklere ulaşamazlarsa, Antalya’nın ürünlerinden yapılan içecek, yiyecek ve tatlıları tadacak restaurant, cafe bulamazlarsa festivalin bir ayağı eksik kalıyor.
Vali Hulusi Şahin’in “Muhittin Başkan’a Gastronomi Festivali için teşekkür ediyorum. Antalya’da artık eksik fotoğraf tamamlandı” sözlerine ise katılmıyorum. O fotoğrafta eksik, hem de çok önemli bir eksik var.
O da yazımın içinde birkaç kez vurguladığım gibi, yerli ve yabancı konuklarımızın Antalya’ya özgü yiyeceklere tadabilecekleri, Antalya’nın ürünlerinden yapılan içecek, yiyecek ve tatlıları içebilecekleri restaurant, cafelerin olmaması.
Umarım Büyükşehir Belediyesi Elmalı’daki resturantı açarak bu konuda ilk adımı atar.
Genel
IV. Uluslararası FoodFest Gastronomi Festivali domates hasadı ile başladı

Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde bu yıl 4.’sü gerçekleştirilen Foodfest Antalya Gastronomi Festivali, Kumluca ilçesinde domates hasadı ile başladı. Serada domates toplayan Başkan Muhittin Böcek cam seralardan çıkmış biri olarak çiftçinin halini iyi bildiğini belirterek, üretici ve çiftçilere her zaman destek verdiklerini söyledi.
Yerli üreticiyi ve tarımı desteklemek, doğal ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik etmek, Antalya’da yetişen tarımsal ürünlerinin gastronomideki yerini tanıtmak amacıyla Antalya Büyükşehir belediyesi tarafından gerçekleştirilen Foodfest Antalya Gastronomi Festivali, “hasat” etkinliği ile başladı.Festivalin ilk yılında tavşan yüreği zeytini, ikinci yılında mor üzüm, üçüncü yılında avokado ve mango bu yıl da domates hasadı gerçekleştirildi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in katılımıyla yapılan renkli hasat etkinliği Antalya’nın Kumluca ilçesinde yapıldı.

BAŞKAN BÖCEK SERADA DOMATES TOPLADI
Kumluca Karşıyaka Mahallesi’nde bulunan bir serada gerçekleştirilen hasada Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Kumluca Belediye Başkanı Mesut Avcıoğlu, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi, Büyükşehir Belediye Genel Sekreteri Cansel Tuncer, Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe, Kumluca Ticaret Borsası Başkanı Fatih Durdaş katıldı. Uluslararası FoodFest Antalya Gastronomi Festivali kapsamında düzenlenen domates hasadının gerçekleşeceği serayı gezen Başkan Muhittin Böcek ve Mesut Avcıoğlu daha sonra serada domates topladı. Hasat etkinliğine Foodfest Antalya Gastronomi Festivali’ne katılmak üzere Antalya’ya gelen ünlü şefler de katıldı. Başkan Böcek ve Başkan Avcıoğlu, hasat sonrası toplanan domatesleri Kumlucalı kadınlar ile birlikte salça yapılmak üzere sıktı.
YERELDEN KALKINMA PROJELERİ İLE ÇİFTÇİNİN YANINDA
Antalya’mız turizmin yanı sıra verimli topraklarıyla tarımda da ilk sırada olduğunu söyleyen Başkan Muhittin Böcek, “21 halimiz ve 1938 tüccar ve komisyoncumuz var. Yerelden kalkınma ilkeleri doğrultusunda Kumluca ilçemizi Çiftçi Kart projesiyle pilot bölge ilan ettik. Bu sayede çiftçilerimizin ve üreticilerimizin yanında olmaya çalışıyoruz. Ben de bu cam seralardan çıkmış birisiyim. Mazotun ve gübrenin önemini iyi bilirim. 50 sulama kooperatifinin enerjisinin %85’ini ödüyoruz. Dijital tarımla ilgili de destek veriyoruz. Antalya’mızda 700’ün üzerinde endemik bitki ve 19 coğrafi işaretli ürünümüz var; bu sayıyı artırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yerelden kalkınma projemizle üreticilerimize destek vermeye devam edeceğiz”dedi.
KUMLUCA’NIN ZENGİNLİKLERİ TANITILIYOR
Domates hasadına katılan Kumluca Belediye Başkanı Mesut Avcıoğlu daIV. Uluslararası FoodFest Antalya Gastronomi Festivali kapsamında hasat etkinliğine ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirterek, “Bize bu fırsatı tanıyan Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum. Tarihi, kültürü, doğası ve tarım potansiyeliyle büyük zenginliklere sahip bir bölgede yaşıyoruz. Gastronomi turizminin önemi artık daha iyi anlaşılıyor. Bu kapsamda hem bölgenin zenginliklerini tanıtmak hem de tarımla uğraşan üreticilere destek olmak amacıyla çalışmalar yürütüyoruz” dedi.

RHODİAPOLİS ANTİK KENTİ’NE ZİYARET
Hasat etkinliğinin ardından Kumluca’da bulunan Rhodiapolis Antik Kenti ziyaret edildi. Likya uygarlığının önemli şehirlerinden biri olan ve Helenistik dönemde kurulan
Antik kentte yer alan alan tiyatro, hamam, agora ve nekropol gibi yapılar gezildi. Antik kent gezisinin ardından Kumluca’ya özgü yemekler ikram edildi.
Gündem
Başkan Böcek’in hizmet ve yatırımda ‘başkan’ ayrımı yok, ‘ilçe ayrımı’ yok, SİYASİ GÖRÜŞ AYRIMI YOK !

“Herkesin Belediye Başkanı” olarak yola çıkan ve sadece konuşmalarında değil büyükşehirin hizmetlerinde ve yatırımlarında “Herkesin belediye başkanı olmaktan biran olsun vazgeçmeyeceğiz” sözünün gereğini yerine getirerek yoluna devam eden Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bugüne kadar ki hizmet ve yatırımda ‘Başkan’ ayrımı yapmadığını, ‘ilçe ayrımı’ gözetmediğini ve ‘siyasi görüş’ ayrımında bulunmadığını her fırsatta gösteriyor.

Nitekim, Demokrat Partili Belediye Başkanı tarafından yönetilmekte olan Kumluca’ya, 148 milyon TL yatırımla Atatürk Stadını kazandıran Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek,, “Kumluca’mıza göreve geldiğim günden bu yana 1 milyar 624 milyon TL yatırım gerçekleştirdik” dedi. * Erkin ÖZGÜNSÜR